بَاب
مَا جَاءَ فِي
الدُّعَاءِ
بَيْنَ الْأَذَانِ
وَالْإِقَامَةِ
35. Ezanla İkamet
Arasındaki Dua
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ كَثِيرٍ
أَخْبَرَنَا
سُفْيَانُ
عَنْ زَيْدٍ
الْعَمِّيِّ
عَنْ أَبِي
إِيَاسٍ عَنْ
أَنَسِ بْنِ
مَالِكٍ
قَالَ قَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
لَا يُرَدُّ
الدُّعَاءُ
بَيْنَ الْأَذَانِ
وَالْإِقَامَةِ
Enes b. Malik r.a. demiştir
ki: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Selem): "Ezan ile ikamet arasında
(edilen) dua (geri) çevrilmez” buyurdu.
Diğer tahric: Tirmizi,
salat; ve da'avat
AÇIKLAMA: Allahu Zül Celal
Hazretleri, lütuf ve merhametinin eseri olarak isyan ve hata’dan beri olmayan
kulları için tevbe kapısını ölünceye kadar açık bulundurduğu gibi, dünya ve ahiretle
ilgili isteklerinin büyük-küçük her çeşidini sadece kendinden istemeleri,
kullara boyun eğmemeleri için de dergah-ı izzetine el açıp ihlasla niyazda
bulunmalarını emretmiş ve kulun duasının kabul olunduğuna dair bir takım
alametler yaratmıştır. Duanın kabul olmasının başta gelen şartı, haramlardan
kaçınmak ve ihlasla belli zaman ve mekanları değerlendirmektir.
İşte
bu hadiste ezan ile ikamet arasında edilen duanın reddolunmayacağını ifade ve
kulları bu zamanlarda duaya teşvik etmektedir. Hakim ve Ebu Ya'la'nın Ebu
Ümame'den rivayet ettikleri bir hadis-i şerifte de Resul-i Ekrem (s.a.v.)
Efendimiz şöyle buyurmaktadır: "Müezzin ezan okumaya başlayınca gök
kapıları açılır ve dualar(ı) kabul edilir"[el-Mutteki, Kenzu'l-Ummal,II,
102.] Yine Enes b. Malik (r.a.)'in rivayet ettiği bir hadis-i şerifte Efendimiz
şöyle buyuruyor: "Müezzin ezan okuduğu zaman yapılan dua kabul olur.
İkamet edilince bir daha dua geri çevrilmez."[el-Mutteki,
Kenzu'l-Ummal, II, 103.]
İmam
Malik ve Beyhakî, Ebu Hazim vasıtasıyla Sehl b. Sa'd'den şu hadis-i şerifi
rivayet etmişlerdir: "İki vakit vardır ki, duası kabul olunmayan kişi pek
azdır. Namaz için ezan okunduğu an, Allah yolunda mücahidlerin saf teşkil
ettiği an"[el-Mutteki, Kenzu'l-Ummal, II, 101.]
Kelime
olarak dua her türlü isteği ifade eder. Bu anlamda bir kimsenin rızık peşinde
koşması da bir duadır. Rızık te'mini yolunda sebeblere sarılmak da şartlarına
riayet edilerek yapılan bir dua hükmündedir. Bu manadaki dua bütün müslümanlar
için yapıldığı zaman kabul edilme ümidi çok kuvvetlidir.
Ancak
bu hadis-i şerifte kasd edilen dua, şartlarına sarılarak yapılan, kendisiyle
bir günahın tahakkuku istenmeyen ve akraba ziyaretini kesmeyen bir kimsenin
yaptığı duadır.
Kişi
dua esnasında bütün varlığıyla Allah'a yönelmeli ve duasının mutlaka kabul
olunacağına inanmalıdır. Çünkü Cenab-ı Hak kulunun zannına göre muamele eder:
"Ben kuluma, bana olan zannına göre muamele ederim"[bk. el-Acluni,
Keşfu'l-hafa, I, 202.]
Ancak
dua kabul olmadı diye duadan vazgeçmemeli, devam etmelidir. Çünkü Cenab-ı Allah
ya o dua ile kula isabet edecek bir belayı önlemiştir; yahutta bu duanın kabulü
te'hir edilmiştir. Ya da onun karşılığı ahirette verilecektir.
Bazı
duaların gerçekleşmesinin, kulun aleyhine olabileceğini de unutmamak lazımdır.
Bu bakımdan duanın neticesini Allah'a bırakmak gerekir.
Bilindiği
gibi Nebi s.a.v. zamanında Sa'lebe isminde bir fakir var idi. Allah'ın
kendisine çok mal vermesi içinResulullah (S.A.V.)'dan dua etmesini istedi. Bu
maksatla her gelişinde Resulullah (s.a.v.): " Ya Sa'lebe, şükrünü eda
edebileceğin az mal, hazmedemeyeceğin çok maldan daha hayırlıdır" derdi.
Üçüncü defa gelişinde Resul-i Ekrem (s.a.v.): "Ey Sa'lebe, ben senin için
bir örnek değil miyim? Vallahi dağların elimde gümüş veya altın olmasını isteseydim
öyle olurdu" demişse de Sa'lebe: "Seni gönderen Allah'a yemin olsun
ki, eğer beni zengin ederse, bu malın şükrünü hakkıyla eda edeceğim. Bu malda
hakkı olan herkese de hakkını eksiksiz vereceğim" diye ısrar ediyordu.
Sa'lebe o sıralarda hakikaten Resul-i Ekrem'den ayrılmıyor, cuma ve cemaate
devam ediyordu. Nihayet Resul-i Ekrem (S.A.V.) Sa'lebe'nin ısrarı karşısında
O'nun için "Ey Allahım Sa'lebe'-ye çok mal nasib eyle" diye dua etti.
Bunun üzerine Sa'lebe gidip kendisine bir koyun aldı. Kısa zamanda davarları
çoğaldı. Medine'ye sığmaz oldu. Medine'den uzak bir çiftliğe çekilerek
davarlarının derdine düşen Sa'lebe, Allah'ı ve Resulünü unutup cami ve cemaat
nedir bilmez oldu. Resulullah ona bir mektup gönderip davarlarının zekatını
istediyse de o, "ben bunu veremem bu sizin istediğiniz cizye gibi bir
şeydir" diye cevab verdi. Elçiler bu haberi Resül-ü Ekrem'e eriştirmeden
önce Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in mübarek ağzından şu kelimeler döküldü: "Vay
yazık Sa'lebe'ye, yazık Sa'lebe'ye" sonra da şu ayet-i kerime nazil oldu:
"Vaktaki Allah fadlından istediklerini verdi, cimrilik edip yüz
çevirdiler"[bk. Hak Dini Kur'an Dili, IV, 2591]
Tirmizî'nin
rivayet ettiğine göre Efendimiz: "Ezan ile ikamet arasında dua geri
çevrilmez." buyurunca sahabe-i Kiram; Ya Resulallah, nasıl dua edelim?
diye sormuşlar. Resul-i Ekrem (s.a.v.) de; "Allah (c.c.)'ın affını, dünya
ve ahirette afiyette kılmasını isteyiniz" buyurmuştur.[Tirmizi, salat;
deavat]
Bazı
Hükümler
1.
Kırmızı Çizgileri olan elbise giyilebilir.
2.
Ezan okurken Hayye ale's-salah ve felahlarda sağa ve sola başın çevrilmesi
sünnettir.
3.
Sahrada namaz kılarken önüne sütre koymak sünnettir.
4.
Ezan yüksek bir yerde okunmalıdır.
5.
Müezzinler emin kişilerden tayin edilmelidir.
6.
Müezzin ezan okurken parmaklarını kulaklarına koyabilir.